31. İstanbul Fİlm Festivali kapsamında birbirinden güzel filmler var demiştim.
İşte benim düşler alemimi zenginleştiren, biriktirdiğim hikayerime yenilerini ekleteceğini düşündüğüm ve izlemeden geçemeyeceğim festival filmleri :
1+8
Türkiye ve sekiz komşusu hakkında keyifli bir belgesele benziyor. Sekiz bölümde Türkiye’nin sekiz sınırına seyahat edilen, birbirinden çok farklı topraklar ve insanlar tanıtan, hem Türkiye’de hem de sınırın öte yanında, Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye’deki bu beyaz perde yolculuğu ufuk açıcı olacağı benziyor.
80 MEKTUP
Üzüntü, sevgi ve dinginlik hakkındaki film, yetişkin olmadan yetişkinliği tadan bir gencin anılarını konu alıyor. Enterersan bir bakış açısı ile farkındalığını arttırmak isteyenlere.
Aşk Perisi:
Bir insan ile bir perinin aşkını konu alan film, mümkün olmayan bir aşkın imkânsız işleyişine bir örnek daha oluyor. Klişe ama keyifli bir filme benziyor.
BİR DEVRİMDEN PARÇALAR
Başkanlık seçimlerindeki “büyük sahtekârlığı” protesto eden yüz binlerce İranlı, 2009 yılında sokaklara döküldü. Şiddetli çatışmalara, amatör videolar ve fotoğraflar aracılığıyla bütün dünya tanık oldu. Yurtdışında yaşayan İranlı sürgünler, bir yıl boyunca bu “Yeşil Devrim”i internet aracılığıyla izledi uzaktan kendi hikâyelerini oluşturdu. işte bu film bu hikâyelerden birini anlatıyor.Benim gibi siyasi olayların şekillendirdiği hayatlara ilgi duyanlara…
CELAL TAN VE AİLESİNİN AŞIRI ACIKLI HİKAYESİ:
Filmi galasında izleme imkanı bulmuş ve hakkında bir başka blogumda bir yazı yazmıştım. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi mutlaka izlenmesi gereken senaryoda bambaşka bir örneklemdir. Başta Onur Ünlü olak üzere tüm film ekibinin içinde bulunduğu sıradışı bir başyapıt.
Ölmek üzere birinden, suçu üstlenmesi istenirken de, hayatta sadece kardeşi olan bir adam görmez gözleriyle cinayeti çözerken de, akşam yemeğinde maaile sofraya tünerken de, yaşlı anne balkondan atlarken de, sadece adı tutuyor diye gözünü kırpmadan hamile bir kadın sevgilisini bıçaklarken de ölümü ne kadar görmezden geldiğimizle yüzleştik bir çok şeyi hesaba katarak…
FAHİŞELERE GÜZELLEME
Üç ülke, üç dil, üç din… Bu en mahrem eylem, karşılığında daima para alınan bir meta haline gelmiştir; Tayland’da kadınlar camların ardında durup kendi yansımalarına bakarak müşteri bekler. Bangladeş’te erkekler, arzularını kiralık kızlarla doyuma kavuşturmak için bir aşk mahallesine gider. Meksika’da ise kadınlar, kendi gerçeklikleriyle yüzleşmemek için, kadın gibi ölebilsinler diye dua eder.
İŞTE BÖYLE
HES musibeti Erzurum Bağbaşı’nı da vurdu. Senelerdir süren hukuki ve fiziki mücadele, müteahhit firmanın baskısıyla yöre halkının aleyhinde seyrediyor. Köylülere verilen akla ziyan cezalardan biri, şubat ayında duruşması görülen 17 yaşındaki Leyla Yalçınkaya’nın tüm köyle konuşmaktan men edilmesi. İlk kez devlet şiddetine maruz kalan köylüler susuzluğa ve suskunluğa mahkûm edilse de gündelik hayat devam ediyor elbet.
KADINLAR
Fahişelik yapan üniversite öğrencileri hakkında ELLE dergisi için bir makale yazmakta olan araştırmacı gazeteci Anne, Parisli, iki çocuk sahibi bir kadındır. Fahişelik yapan başına buyruk genç Alicja ve Charlotte ile yazısı için yürüttüğü huzursuz edici, derin görüşmeler Anne’ın para, aile ve cinsellik hakkındaki en temel inançlarını sorgulamasına yol açar.İzlediğim ve önerdiğim bir film.
Lal Gece
Son günlerde gündeme gelen ve gündemden hiç düşmemesi gereken, en yaygın sorunlarımızdan biri olan çocuk gelinleri merkeze alan çarpıcı bir film. Anadolu’da zengin bir köy düğünü ile başlar hikâye. İzleyici gerdek odasına düğünle giren bu iki kişiyle beraber sabahı eder… İzlenerek desteklenmesi gereken bir konuya dikkat çeken film, ilgi çekecek…
ROMANİSTANBUL
Şehirde müziği dinlemek ya da müzikte şehri izlemek… İstanbul söz konusu olduğunda birbirinden ayrılamayacak bu ikilinin hikâyesine “içeriden” bir bakış olarak görülebilir Romanistanbul. 2000’lerle birlikte gözle görülür biçimde zenginleşen ve kendine has tarzıyla yurtdışında da aranır hale gelen İstanbul’un müzikal potansiyelini bu potansiyelin ağırlık merkezi Romanlar özelinde ele alarak aslında çok tanıdık bir hikâyeyi birinci ağızdan ve kendi diliyle anlatmayı amaçlar.
Denk geldiklerimin biletlerini alıp, bu festival en azından bir kaç tanesini yakalayabilmek dileğiyle…